Kısa Bir Film Analizi: Otomatik Portakal
Film 4 kafadarin hikayesini anlatmaktadır. Bu 4 kafadar hırsızlık, gasp, tecavüz gibi her türlü pislige bulaşmışlardir. Bir gün bir kadının evini soymaya geldiklerinde arkadaşlari Alexander De Larg'a tuzak kuracak ve onun hapse girmesine neden olacaklardır. Filmin kült sahnelerinden bahsedecek olursak müzikler ve kompozisyon adeta bir sanatçı gözüyle seçilmiş. Hatta kompozisyonlardan Kubrick'in simetri takıntısı olduğunu kolayca farkederiz. En trajik sahnelerden biri hiç kuşkusuz Alexander ve arkadaşlarının yazar ve karısının evini soymaları sahnesidir. O sahnede Alexander'a öfke duyarız, ondan tiksiniriz. Lakin sağlık merkezinde üzerinde denenen skandal deneylerden sonra ona merhamet ederiz. Kubrick'in dehası da burada yatar. Kahramanımızın arkadaşları tarafından ihanete uğradığı evde adeta geleceğe ait bir insan portresiyle karşılaşmaktayiz. Her şey meşrudur. Kahramanımızın yanlışlıkla ayni evde öldürdüğü kadın cinsellik yönünden hiç bir sıkıntı çekmemektedir. Kadin yine de kendini yalnız hissetmektedir. Odada bulunan pek çok kedi bunun kanıtıdır. Sevgisiz bir birleşme uzun vadede derin bir yalnızlık getirecektir. Kahramanımız yakalanmasınin ardından iyileştirilmek (!) üzere 14 yıla yakın bir süre kokusmus sapıklarin arasına gönderilecek lakin kendini farkettirip 2 yıl gibi bir sürede buradan çıkmasıni sağlayacaktır. Kubrick'in ilerleyen sahnelerde kapitalizm çarkinin nasıl iğrenç bir şekilde döndüğünü seyirciyle paylaşacaktir. Herkesin vahşilesmesi bunun en açık kanıtıdır. Herkes kendi çıkarıni düşünmektedir. Devletin gençleri iyileştirme gibi bir niyeti yoktur. Sadece sisteme uygun olani, işine gelen metodları uygulamaktadır. Suçlu olan arkadaşlarının ileride polis olarak karşımıza çıkması ise cüce olan güvenlik mekanizmasına gönderme yapar. Filmin en önemli kült sahnelerinden biri de kuşkusuz sağlık merkezinde nazi videolari eşliğinde Beethoven'in 9. Senfoni'sini dinlettirmeleridir kahramanımıza. Yani 9. Senfoni gibi mutluluk, zafer uyandıran bie parça kötü emelli insanlarin eline geçtiğinde kahramanımızın bilinç altında kaos etkisi yaratacak ve bu müzikten tiksinti duyacaktir. Tıpkı atomun kötü emellilerin eline geçtiğinde atom bombasının üretilip binlerce Japon' un hayatına mal olması gibi. İlerleyen dakikalarda kahramanımız tesadüf eseri sersefil bi halde daha evvel kötülük etmiş olduğu eve girecek ve yazar ona yardim edecektir (!) Tıpkı "Kaplumbağa" adli tiyatro oyununda herkesin evrim geçirmiş kaplumbağaya yardım edeceğini söyleyip çıkarlarını onun üzerinden gerçekleştirmesi gibi bir durum söz konusu olacaktır. Muhalif yazarın emeli de hükümeti düşürmek olduğundan kahramanımıza 9. Senfoni'yi dinletecek ve onun intihar etmesini sağlayacaktır. Yani çıkarlarına bu kötü bir deneye tabi tutulmuş zavalli bir insanı alet edecektir. Daha sonra hükümet büyük bir riyakarlikla Kahramanımızın gönlünü alacaktır. Kişiye seçme hakkı tanınmazsa o kişiliğini yitirecektir. Başından beri temelde aile sefkati verilmeyen kahramanımız bu duygularını cinsellik ve şiddet gibi duygularla bastırmaktadir. Yani ona başından beri seçme hakkı taninmamistir. Filmin sonunda da sisteme uygun bir şekilde robotlasmistir. Yine seçme hakkı yoktur. Film başladığı gibi biter.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder